4 Haziran 2015 Perşembe

Stajyer mi Baş Belası mı?


 
Bugüne kadar stajyerleri birer değer olarak görüp, onlara sahip çıkılması gerektiğini düşünürken, artık stajyerlere çay kahve taşıtıp fotokopi çektiren, onlara köle gözüyle bakan şirketlere hak vermiyor değilim.

Şaka bir yana, staj boyunca fotokopi çektiklerinden yakınan stajyerlerin çok da masum olduklarını artık düşünmüyorum.

 Aşağıda maddelendirdiklerim ne yazık ki tamamen yaşanmış olaylara dayanıyor.

Stajyerler, stajın ilk iş deneyimleri olduğunun farkında bile değiller.

Stajı bir zorunluluk olarak görüyorlar.

Staj yapmak istedikleri alanı bilinçsizce seçiyorlar.

Stajın iş hayatına atılmak için bir basamak olduğunun önemini kavrayamamışlar.

Çok isteksizler.

Sorumluluk almak istemiyorlar.

Çalışanların deneyimlerinden yararlanmak akıllarına bile gelmiyor.

Staj yaptıkları kurumda potansiyel aday olduklarının bilincinde değiller.

Dört gözle staj süresinin bitmesini bekliyorlar.

Kendilerine görev verilmeden bir şey talep etmiyorlar.

Verilen işleri küçümsüyorlar.

Ellerinden telefon düşmüyor.

Çekingenler.

Saygılı değiller.

Sektörel bilgileri çok zayıf. Araştırmıyorlar.

Özellikle uzun süreli stajyerler kaçmak için sürekli izin alıyorlar.

Şirketin dress- code’una uygun giyinmiyorlar.

“Nasıl olsa şirketin maaşlı çalışanı değilim.” düşüncesiyle geç geliyorlar.

Sürekli çok sıkıldıklarından şikayet ediyorlar.

 
Stajyerler  “ Offf fotokopileri hep de bana çektiriyorlar!” demek yerine,“ Neden bu fotokopileri bana çektiriyorlar?” sorusunu kendilerine sorup, öz değerlendirmelerini lütfen yapsınlar.

 

 

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Bir Avuç Kömür Uğruna




Bir avuç kömür uğruna hayatını kaybeden 301 can…

301 baba, 301 anne ve onlarca çocuk…

Bugün Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden kazasının birinci yıl dönümü.

Tam bir sene önce bugün Soma’daki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madenci hayatını kaybetti.

Ve Soma faciası Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş kazası olarak kayıtlara geçti.  

İş Güvenliğini ne yazık ki sadece büyük iş kazalarında hatırlıyoruz.

Oysa ki iş Güvenliği artık hepimizin sorunu.

İş Güvenliği sadece bir bakanlığa yüklenen bir konu olmamalı. Bir devlet politikası olmalı.

Öz eleştiri yapıp bakış açımızı değiştirmeliyiz.

Artık günü kurtarmak yerine kalıcı çözümler almalıyız.

Geçmiş iş kazalarından ders çıkarmalıyız.

Kazalar olmasın!

İnsanlar ölmesin!

Çocuklar yetim kalmasın…

17 Nisan 2015 Cuma

Haftasonu


Herkese merhabalar,
Bu hafta sonu ben ve bir çok blogger arkadaşım Türkticaret.net’in Bursa’daki ofisini ziyaret ediyor olacağız.

Nazik daveti için Türkticaret.net İnsan Kaynakları Müdürü Seyhan Hanım’a da çok teşekkür ederim.

Bakalım ofisleri anlatılanlar kadar yaratıcı mıymış? J

Güzel bir gün dileğiyle,

Nigar

10 Nisan 2015 Cuma

İnsan Kaynakları Yöneticisi Mobbing Yaparsa

Satınalma Departmanında çalışıyorsunuz ve yöneticinizin size mobbing yaptığını düşünüyorsunuz. Önce yöneticinizle görüşürsünüz, sıkıntılarınızı dile getirirsiniz. Sorun çözülmezse olaya müdahale etmesi için İnsan Kaynakları Departmanının kapısını çalarsınız.

İnsan Kaynakları Departmanında çalışıyorsunuz ve yöneticiniz size mobbing yapıyor. Kimin kapısını çalarsınız?

Mobbingden bahsediyoruz, mobbinge uğrayan mağdurlardan bahsediyoruz, mobbinge karşı İnsan Kaynakları Departmanının alması gereken tedbirlerden bahsediyoruz ama İnsan Kaynakları Departmanlarında çalışanların da mobbinge mağruz kalabileceği aklımıza gelmiyor.

İnanması güç ama gerçek. İnsan Kaynaklarında çalışan pek çok kişi yöneticisi tarafından mobbinge mağruz kalıyor. İk yöneticisi, çalışanının kendisini kimseye şikayet edemeyeceği ve yönetimin arkasında olduğu düşüncesiyle mobbingi rahat rahat yapıyor. Çalışan da derdini anlatacak kimse olmadığı için çaresiz bir şekilde işinden ayrılıyor.

Ben de “ Mobbing benden sorulur. “ diyen eski yöneticim tarafından mobbinge mağruz kaldım. Yanlış anlayıp anlamadığımdan emin olmak için ilk birkaç ay gözlemledim. Davranışlarının sistematik bir şekilde beni psikolojik olarak yıpratmak, işimden soğutmak olduğundan emin olduğumda ise kendisiyle konuştum. Mobbing olduğunu düşündüğüm davranışlarını, olayları tek tek dile getirdim. Tabi ki kabul etmedi. Hatta benim ona mobbing yaptığımı idda etti. ( trajikomik J ) Eski yöneticimin mobbing yaptığı ilk kişi ben değildim ve övünerek anlattığı mobbing hikayelerini de çok iyi biliyordum. Psikolojik olarak yıprandığımı fark ettiğimde işimden istifa ettim.

İnsan Kaynakları Departmanlarında mobbingin önüne geçebilmek için neler yapılabilir?
Yönetim, çalışanlarından kaçmamalı. Üst yönetimin sadece bölüm müdürleriyle görüşmesi bu ve buna benzer sıkıntılara neden olabiliyor. Bunun önüne geçmek için üst yönetim düzenli aralıklarla çalışanla bir araya gelmeli, onlarla sohbet etmeli, onları dinlemeli.

Pek çok İnsan Kaynakları Departmanı işten çıkış mülakatı yapmaya başladı. Ancak çalışan İk yöneticisinin yaptığı mobbing yüzünden ayrılıyorsa işten çıkış mülakatını kim yapacak? Üst yönetimden birinin ya da onu görevlendirdiği kişinin mülakatı yapması daha uygun olacaktır.

Disiplin Kurulu, Yıllık İzin Kurulu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu varsa Mobbing Kurulu neden olmasın? Mobbingin önüne geçmek ve kontrol mekanizması oluşturmak için yönetimden de kişilerin üye olduğu, düzenli aralıklarla toplanan bir Mobbing Kurulu oluşturulabilir.

“ Çalışan Memnuniyet Anketi “ ne mobbingle ilgili sorular da mutlaka eklenmelidir.

Peki; siz mobbinge mağruz kaldınız mı?

Mobbingsiz bir gün dileğiyle,

Nigar

▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀▄▀
Twitter: @nigaratay


6 Nisan 2015 Pazartesi

Başarı Nedir?



Başarı nedir?

Başarı zengin olmak mıdır?

Ünlü olmak mıdır? 

Güçlü olmak mıdır?

Başarılı insan deyince özel yetenek gerektiren olağanüstü işler yapan kişiler akla gelir. Medyada daha çok; zengin iş adamlarının, dünyaca ünlü profesyonel golfçülerin, Hollywood yıldızlarının, çok satan yazarların, güçlü politikacıların başarı hikayelerini gördüğümüz için çok az özel insanın başarılı olabileceğini düşünüyoruz. Ancak başarı sadece zengin ya da ünlü insanlara özgü bir şey değildir. Başarı hikayelerini duymasak da sıradan insanlarda başarılı olabilirler.

Başarının yapı taşları; harekete geçmek, tutku ve sürekliliktir.

Başarılı insanlar bir şeylerin kendiliğinden olmasını beklemezler, amaçlarına ulaşmak için harekete geçerler. Çünkü başarı hiçbir zaman altın tepside gelmez.

Başarı;  istediğin bir şeye ulaşmak ya da daha önce sahip olmadığın bir şeye sahip olmaktır. Başarı ulaşılabilir hedefler koymakla başlar. Bu hedeflere ulaşabilmek için de tutkunun olması gerekir. Tutku; insanların amaçlarına ulaşabilmesi için daha çok çalışmasını, daha çok öğrenmesini, daha çok fırsatı avantaja çevirmesine olanak sağlayan bir enerjidir.

Bazı insanların ulaşılabilir hedefleri vardır fakat hayallerinin gerçekleşmesini sağlayacak tutkuları yoktur. Bazı insanların da tutkuları vardır ama belirli bir hedefleri yoktur. Hayalden hayale koşarlar. Sonuç olarak hepsi başarısız olurlar.

Bütün çocuklar hayata büyük bir tutkuyla başlarlar. Bebeklerin emeklemek, ayağa kalkmak ve yürümek için gösterdikleri tutkuyu, uğraşı düşünün. Tekrar tekrar düşmelerine rağmen yürüyene kadar denemeye devam ederler. Peki, bebeğin başarıya ulaşmasının sırrı nedir? Süreklilik! Süreklilik engellere ve başarısızlıklara rağmen amaçtan sapmadan, yılmadan tekrar tekrar denemektir.

Başkalarının başarı hikayelerini taklit etmeyin. Kendi başarı hikayenizi yaratın.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.  Peki, senin başarı hikayeni ne zaman duyacağız?


Kaynakça: Inside Reading. (2009). New York : Oxford University Press 

1 Nisan 2015 Çarşamba

Erasmus Stajım


Staj başvurularının yapıldığı şu günlerde ben de kendi staj deneyimimden bahsetmek istiyorum.
2009 yılında henüz ikcı değilken, Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı son sınıf öğrencisiydim. Ya tercüman olarak kariyerime devam edecektim ya da İnsan Kaynakları alanına geçiş yapacaktım. Ama bir eksik vardı: Daha önce hiç iş tecrübem yoktu ve mezun olmadan önce çalışma hayatıyla ilgili bir fikrim olsun istiyordum. Bu eksiğimi nasıl tamamlarım diye düşünürken yolum Erasmus Stajla kesişti.

“ Erasmus Öğrenci Değişim Hareketliliği “ni biliyordum ama Erasmus Stajı ilk defa duymuştum. Staj yapılacak kurum, resmi yazışmalar, vize işlemleri gibi bütün işlemleri öğrenci tek başına yaptığı için fazla başvuru yapılmıyor bu yüzden de çok bilinmiyor. Özellikle gidilmek istenilen ülkede staj yapılacak uygun bir kurum bulmak, onlarla iletişime geçmek ve stajın kabul edilmesini sağlamak, kalacak yer ayarlamak gerçekten çok zor. Türkiye’de bile staj ayarlamak bu kadar zorken bir de Erasmus Stajın zorluğunu hayal edin. Beni de zorlayan noktalar bunlar oldu. Süreç o kadar uzadı ki son ana kadar bende gidebileceğimden emin değildim ama umudumu da kaybetmemiştim.

Dil Tarihten Hocam, o zamanlar DAAD ( Alman Akademik Değişim Servisi ) Müdürü de olan Nilgün Hocanın, bir dönem önceki 2 öğrencisine kurum bulmalarında ve resmi işlemlerde yardımcı olduğunu duymuştum. Stajyerler sadece vize işlemlerini kendileri yapmış, onun dışındaki tüm işlemleri, yurdun ayarlanması da dâhil Nilgün Hoca ayarlamış. Ben de bir umut Nilgün Hoca’nın kapısını çaldım. Ancak bir önceki dönem, kurum stajyerden memnun olmayıp böyle stajyerler göndermeyin deyince Nilgün Hoca staj konusunda kimseye yardımcı olmayacağını söyledi. Henüz başvuru yapmadan ilk hayal kırıklığını yaşamıştım. Moralim bozulsa da bu stajı yapmayı çok istiyordum ve denemeye de kararlıydım. İşin kötü tarafı sınıf arkadaşlarım da boşuna uğraştığımı düşünüyorlardı.  
Günlerce internetten kurumları araştırdım, pek çok şirkete onlarca mail gönderdim, yurt dışında yaşayan akrabalarımdan yardım istedim, kısaca elimden ne geliyorsa yapmaya çalıştım. Tam bir hafta sonra kuzenimden güzel haber geldi. Bir arkadaşının çalıştığı kurumla görüşmüş ve benim için staj yeri ayarlamış. Ben de okulumdaki AB Ofisiyle görüşerek staj başvurumu yaptım.

Tabi her şey böyle tozpembe olmuyor. Resmi yazışmalar, vize işlemleri, okulumun staj yapacağım kurumu kabul etmesi derken çok yorulmuştum.  Kimse yardımcı olmadığı için hepsini tek başıma yapmak zorunda kaldım. Almanya’dan evrakların geliş sürecinin uzaması da her şeyin tuzu biberi olmuştu. Arkadaşlarım moralimi bozmamak için söylemese de kimse gideceğime inanmıyordu. Son bir evrakın gelmesiyle başvurumu tamamlayıp, vizeye başvurdum ve uçak biletlerimi aldım.
Tek başıma gitmekten biraz korktuğum için  birçok arkadaşıma birlikte başvuru yapmayı önermiştim. Kimse uğraşmak istemediği için başvurmak istemedi ve o dönem staj için tek başvuru yapan ve giden ben oldum.

Ve mutlu son! Ta taam Almanya’daydım J
Ailem, teyzemlerin yanında kalmam şartıyla izin verdiği için mecburen teyzemlerde kalmıştım. Başta sıcak bakmasam da staj yaptığım kuruma yakın olduğu için teyzemlerde kalmam benim için de iyi oldu.

Stajım 3 aylıktı ve yanlış hatırlamıyorsam aylık 1000 Euro gibi bir hibe aldım. Paranın bir kısmını gitmeden önce, kalan kısmını da staj dönüşü kurumdan aldığınız staj başarı belgenizle alabiliyorsunuz. Bu hibeyle hemen uçak biletlerimi aldım. Teyzemlerde kaldığımdan yurt için para ödememe de gerek kalmamıştı. Aylık 1000 Euro çok fazla alışveriş yapmama rağmen bana yetmişti.
Stajla ilgili aklında ne kaldı diye sorarsanız: Çok az şey.  Ama profesyonel iş hayatının nasıl olduğu, farklı kültürlerle birlikte çalışmayı, yurt dışında işlerin nasıl yürüdüğünü gözlemledim ve olağanüstü tecrübeler kazandım.  En önemlisi de kendime olan güvenim arttı ve ne istediğime karar verdim.

Erasmus staj ilk iş tecrübem olmuştu. Bu kazandığım tecrübeler daha sonra iş bulmamda, diğer adaylardan bir adım öne geçmemde bana çok yardımcı oldu.
Bunun yanında Almanya’ya gitmişken Belçika, Hollanda gibi diğer Avrupa ülkelerini de görme fırsatım oldu.

Birkaç defa kayboldum,
Amsterdam’da gezerken kendimi birden Dünya Eşçinseller Günü ( Christopher Street Day ) yürüyüşünün tam ortasında buldum,

Hintlilerle Belçika’ya gittim,
Hollanda’da 2. el pazarından 50 Cent’e ilk UGG’ ımı aldım,

Belçika’da çikolatayı yeniden keşfettim,
Mimari şaheser kiliseler gezdim,

Çok güzel dostlarım oldu,

Koca bir günümü Köln’deki Çikolata Müzesinde (Schokoladenmuseum ) geçirdim,
Belçika’da param bitti,

Almanlar su yerine Mineralwasser içtiği için marketlerde su bulmakta zorlandım, çok susuz kaldım,
Erasmus Partiler süperdi,

Bürüksel sokak pazarlarını saatlerce gezdim,
Ünlü Oktoberfest’e katıldım,

Trafik kurallarına uymayı Almanya’da öğrendim.
Waffle aşkım Gent’de başladı,

Özetle, Erasmus Staj sayesinde harika bir 3 ay geçirdim.

 

 

25 Mart 2015 Çarşamba

Açık Ofiste Hayatta Kalmanın Yolları



Avrupa’yı Amerika’yı bilmem ama açık ofislerin Türk kültürüne uygun olduğunu hiç mi hiç düşünmüyorum.  Bazıları işi gücü bırakıp kim sevgilisiyle tartışmış, kim akşam yemeği mi yakmış, kimin maaşına haciz konmuş, kimin kaynanası dırdırcı, kim Trendyol’ dan ne almış bunlarla ilgileniyor. Kimisi de ofis babasının çiftliğiymiş gibi hareket ederek, arkadaşının 10 dakikada yapabileceği işi 3 saatte yapmasını sağlıyor.

Açık ofisler, takım çalışması yapması gereken departmanların fikir alışverişi yapabilmelerine olanak sağlıyor. Ancak birbirinden bağımsız işler yapan insanların aynı ofiste balık istifi yapılması da onların yaratıcılığını, verimliliğini öldürüyor.

Açık ofiste çalışanlar çalışma arkadaşlarına saygı duyarsa herhangi bir sorun olmaz. Ama ne yazık ki herkes bu kadar düşünceli olamayabiliyor. İşte bu yüzden açık ofislerde uyulması gereken kurallar yazılı olursa herkes bu kurallara uymak zorunda kalır, böylece çalışanların birbirini rahatsız etmesinin önüne geçilir.

Açık Ofiste Uyulması Gereken Kurallar

Ofisi paylaştığınız çalışma arkadaşlarınıza saygılı olun.

Özel eşyalarınızı kirli bir şekilde masanızda bırakmayın.

Başkalarını rahatsız etmeyecek seviyede, kulaklıkla müzik dinleyin.

Özel telefon konuşmalarınızı ofiste yapmamaya özen gösterin.

Hastayken özellikle gripken işe gitmeyin.

Sakız çiğnemeyin.

Klimayı / camı açarken arkadaşlarınızın da fikrini alın.

İş arkadaşlarınıza sorular sorarak çalışmalarını sürekli bölmeyin. Gerektiğinde e- mail gönderin.

Yöneticiniz hakkında atıp tutmayın.

Masanızı düzenli tutun.

Ağır kokulu parfüm sıkmayın.

Telefonunuzun çok sesli çalmamasına dikkat edin.

Sucuk ekmek gibi başkalarını rahatsız edecek kokulu yiyecekleri masanızda yemeyin.

Toplantıları çalışma masanızda düzenlemeyin. Toplantı odasını kullanın.